Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

sıcak karşıtı

  • 1 soğuk

    I s <- ğu>
    1) Kälte f
    \soğuk almak eine Erkältung bekommen; ( üşütmek) sich erkälten, sich eine Erkältung holen
    bu \soğukta bei dieser Kälte
    \soğuktan dişleri takırdıyordu er klapperte vor Kälte mit den Zähnen
    kuru bir \soğuk eine trockene Kälte
    2) Frost m
    \soğuk çalmak durch den Frost leiden
    bitkileri \soğuk çalmış die Pflanzen haben durch den Frost gelitten
    \soğuk vurmak [o yakmak] Frost (ab) bekommen
    bu bitkileri \soğuk vurmuş [o yakmış] diese Pflanzen haben Frost (ab) bekommen
    II adj
    1) ( sıcak karşıtı) kalt
    2) ( fig)
    \soğuk bir cevap eine kaltschnäuzige Antwort
    \soğuk duş etkisi ( yapmak) eine kalte Dusche (sein)
    3) ( fig) ( duygudan yoksun olan) gefühlskalt; ( içten olmayan) kaltherzig

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > soğuk

См. также в других словарях:

  • sıcak — sf., ğı 1) Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti. O. Kemal 2) Isısı yüksek olan, çok ısınmış Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • soğuk — sf., ğu 1) Isısı düşük olan, sıcak karşıtı Bu el soğuktu ve titriyordu. P. Safa 2) Üşütecek derecede ısısı olan Güneşli, soğuk bir gündü. S. F. Abasıyanık 3) is. Isının üşütecek kadar az veya düşük olması durumu Karın soğuğu başka bir tür… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • acı — is. 1) Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı Acıyı sever. 2) sf. Tadı bu nitelikte olan Acı kahvesini yudumluyordu. T. Buğra 3) Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap Omuzlarına kadar vücudun derisini …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aşağı — is. 1) Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı 2) Eğimli bir yerin daha alçak olan yeri 3) sf. Bir yere göre daha alçak yerde bulunan Aşağı katı, sakin ve daha sıcak olduğu için seçtik. A. Gündüz 4) sf. Bayağı, adi 5) sf., mec. Niteliği düşük,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eğri — sf. 1) Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı Eğri bir yol. 2) Yay gibi kavislenmiş, eğmeçli, mukavves Eğri kılıç. 3) Yatay veya düşey olmayan, bütünüyle bir yana eğilmiş bulunan, eğik, mail Eğri bir …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ne ... ne ... — bağ., Far. 1) Birden fazla özne, tümleç veya fiili birlikte inkâr etmek için, bunlardan önce yer alan kelimelerin başlarına getirilen tekrarlamalı bağlaç, hem ... hem ... karşıtı Günlerce ne gördüm ne de bir kimseye sordum. Y. K. Beyatlı 2) Ne… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»